Mikat Nedir? Mikat Ne Demek? Mikat Sınırı Neresidir

mikat - mikat sınırları - mikat nedir

Mikat Nedir? Mikat Ne Demek? 

“Mikat,” sözlükte “sınır,” istilahta “ibadetin yeri ve zamanı” anlamına gelir. Haccın iki mikatı vardır. Biri zaman, diğeri de mekan mikatıdır.

Zaman Mikatı, ihram konusunda zikredilecektir. 

1-Mekan Mikati: Bu konuda insanlar iki kısımdır.

  1. a) Mekke’de veya mikatın dahilinde yaşayanlar. Mekke’de yaşayanların hacda mikatları Mekke’dir. Evinde ihrama girebilir. Efdal olan, eve yakın bir mescitte ihrama girilmesidir. Evi mikat ile Mekke arasında olanların mikatı, yaşadığı beldesidir. Örneğin Cidde ve Bahra’da yaşayanların mikatı Cidde ve Bahra’dır.
  2. b) Afaki: Mekke’nin ve mikat alanlarının dışında yaşayanlar:

Mikatları beş tanedir.

  1. a) Zül-Huleyfe: “Ebyar Ali” olarak da bilinir. Medine ehlinin ve o taraftan gelenlerin mikatıdır. Mekke’ye en uzak olan mikat tir. Nebi (sallallahu aleyhi ve sellem)’in ihrama girdiği mescit oradadır.
  2. b) Cahfe: Bugün Cuhfe harap haldedir. İnsanlar bugün Cuh fe’den biraz önde olan Rabig’den ihrama girmekteler. Burası Şam ehlinin Suriye, Lübnan, Ürdün ve Filistin, Mısır, Sudan, Fas civanından gelenlerin, Afrika ülkelerinden gelenlerin ve Medine’ye uğramadan direk Mekke’ye gelenlerin mikatıdır.
  3. c) Yelemlem: Yemen ve Yemen üzerinden gelenlerin mikatıdır. Mekke’den yaklaşık yüz yirmi km. uzaklıktadır. Malezyalılar, Çinliler, Hintliler, Endonezyalılar ve Asya kıtasının güneyinden gelenler burada ihrama girerler.
  4. d) Kammu el Menazil şimdi “es Seyl” diye de bilinir: Mekke’den yaklaşık yetmiş beş km. uzaklıkta olup Necd ehlinin mikatidir.

Haliç ülkelerinin doğusundan gelenler, Irak, İran ve o ta. raftan gelenler orada ihrama girerler.

  1. e) Zatu Irk: Irak ehlinin mikatıdır.

Bu beş mikati Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem), İbni Abbas (radıyallahu anh)’dan gelen şu rivayet ile belirlemiştir. Ibni Abbas (radyallan ánh) diyor ki: “Nebi (sallallahu aleyhi ve sellem) Medine ehli için Zülhuleyfe’yi, Şam ehli için Cuhfe’yi, Necd ehli için Karnu’ Menazil’i, Yemen ehli için Yelemlem’i mikat kıldı ve şöyle dedi ‘Bu mikatlar bu bölgeler ve bu bölgeler üzerinden hacca ve umreye gelenlerin mikat yerleridir. Bu yerlerin dışından gelenlerin mikatlan, niyet ettikleri yerlerdir. Mekke ehlinin mikatı da Mekke’dir.” (Muttefekun aleyh)

Beşinci mikat olan Zatu Irk’ı, Hz. Aişe (radiyallahu anh)’nin rivayetinde olduğu gibi Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) belirtmiştir. Hz. Aişe (radiyallahu anh) şöyle demiştir: “Nebi (sallallahu aleyhi ve sellem) Irak ehline Zatu Irk’ı mikat kıldı.” (Ebu Davud, Nesai) (Bu hadisin aslı Sahih-i Müslim’dedir. Ancak ravisi hadisin merfu olması konusunda şüpheye düşmüştür.)

Hz. Ömer (radiyallahu anh)’in burayı Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’in mikat ilan ettiğini duymadan önce mikat ilan ettiği ve Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) ile muvafakat ettiği de söylenmiştir. Nitekim Hz. Ömer (radiyallahu anh)’in Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) ile muvafakatları bilinmektedir.

Deniz yoluyla hacca veya umreye gelenler mikatlara uğrayanmıyorsa mikatların en yakın hizasında ihrama girerler. Aynı şe kilde havayoluyla gelenlerde mikat hizasına yakın yerde ihrama girerler. Şayet bu şekilde gelenler mikatı bilmiyorlarsa ihtiyaten mikattan önce ihrama girerler. Çünkü mikattan önce ihrama girmek caizken mikatı ihramsız geçmek caiz değildir.

MİKATTAN ÖNCE İHRAMA GİRMEK

Efdal olan, ihrama mikatta girmektir. Çünkü Rasulullah (sal lallahu aleyhi ve sellem) Mescidi Nebevi’yi bırakıp ki orada kılınan bir namaz Kabe hariç her yerde kılınan bin namazdan daha faziletli dir Zal-Huleyfe’de namazını kılarak ihrama girmiştir. Ata, Hasan Basri, Imam Malik, Imam Şafii, Imam Ahmed ve İshak bu görüştedir. Mühezzeb Şerhi’nde geldiği üzere bunu ibnul Münzir hikaye etmiş, Ömer Ibnul Hattab’tan rivayet edildiğini bildirmiştir.

Bazıları da Hz. Ömer ve Hz. Ali’den gelen şu rivayete dayanarak kişinin kendi evinden ihrama girmesinin daha faziletli olduğunu tercih etmiştir: “Dediler ki: Hac ve umreyi tamamlaman, ailenin evinden ihrama girmendir.” Bu şu şekilde yorumlanır: Hac ve umre için herkes kendi beldesinden hazırlanıp çıkar, oradan ihrama girmez. Çünkü Hz. Ömer (radiyallahu anh), Hz. Imran’ın, bel desinden ihrama girmesini hoş karşılamamış ve insanların bunu duymasını kerih görmüştür. Ebu Hanife de bunu söylemiştir.

HACCA GİDİP MİKATI İHRAMSIZ GEÇENİN HÜKMÜ

İmam Nevevi, Mühezzeb Şerhi’nde şunu belirtmiştir: İmam Şafiî ve mezhebinin alimleri dediler ki: Afakî olan birinin hac amacıyla mikata kadar gelip orayı ihramsız geçmesi icma ile haramdır. Mikatı ihramsız geçerse günahkar olur ki, onun da iki durumu vardır:

1- Bu kişi mikatı ihramsız geçtiği için mikata geri dönüp ihrama girmelidir. İster ihramlı girilmesi gerektiğini bilen ister bilmeyen biri olsun. Şayet mikata geri dönüp ihrama girerse cumhura göre kurban gerekmez.

2- Bu kişi mikatı geçtikten sonra ihrama girerse hakkında çeşitli görüşler belirtilmiştir.

  1. a) Kurban kesmesi gerekir. İster mikata geri dönsün ister dönmesin. Bu İmam Malik, İbnul Mübarek ve İmam Ahmed’in görüşüdür.
  2. b) Şafilere göre: Bu durumdaki kişi tavaf, vakfe vb, bir hac veya umre ibadetine başlamadan mikata dönüp ihrama girerse bir şey gerekmez

Ancak bunlardan birine başlamışsa kurban kesmesi gerekir. Sevri, Ebu Yusuf, Muhammed ve Ebu Sevr de aynı görüşteler.

  1. c) Ebu Hanife’ye göre: Bu durumdaki kişi mikata geri dönüp telbiye getirirse kurban gerekmez, ama telbiye getirmezse kurban gerekir.

 

Ibnul Munzir, Hasan Basri ve enNehai’den mikatı ihramsız geçene hiçbir şey gerekmediği görüşünü zikredip Ata’nın iki görüşünden biri olduğunu söyler.

Ibnul Munzir ve başkaları Said bin Cübeyr’den, “mikat ihramsız geçen birinin haccı olmaz” görüşünü nakletmişlerdir,

(Mühezzeb Şerhi) Hacca gelen kişi mikatı ihramsız geçer, haccı kaçırmaktan, zaman darlığından ve grubunu kaybetmekten korktuğu için mikata dönmez ve olduğu yerden ihrama girerse kurban kesmesi gerekir. Mikatı ihramsız geçtiği için günaha girer, ama mikata dönmediğin den dolayı günahkar sayılmaz.

2- Umrenin zamanı mikatı yoktur, bilakis senenin her günü umre yapılabilir.

Mekani mikata gelince: Afakî olanların hacdaki mikatları, umredeki mikatlandır. Evi mikat ile Mekke arasında olanların mikatı yaşadıkları yerdir, Cidde ve Bahra ehli gibi. Mekke ehline gelince… İlim chlinin cumhuruna göre, umre için ihrama Mekke’nin içinde girilmez, Hill bölgesine Harem bölgesinin dışı çıkıp orada ihrama girilmelidir. Bu, dört mezhep imamının görüşüdür.

İbni Kudame, el Muğni’de Mekki olanların mikatı hakkında dedi ki: Mekki olan biri umre yapmak isterse ihrama Hill bölgesinde girmelidir. Bu konuda başka görüş bilmiyoruz. el Muhib et Taberi dedi ki: Mekke’yi umre için mikat kılan hiç kimseyi bilmiyorum. Hafız da el Feth’de aynı görüşü bildirmiştir.

Aşağıdakiler bunların delilleridir:

Sahihayn’da sabit olan şu rivayet: Nebi (sallallahu aleyhi ve sellem)’in Hz. Aişe (radiyallahu anh)’nın Mekke’den yapacağı umrede Abdurrahman bin Ebu Bekir (radiyallahu anh)’a ablasını Tenim’e çıkarmasını ki orası en yakın Hill bölgesidir ve orada ihrama gir mesini emretmesi.

İbni Abbas (radiyallahu anh)’nin şu sözü: “Ey Mekke ehli! Sizden her kim umre yapmak isterse kendisiyle Kabe arasına Batni Muhassir’i alsın.”

Üçüncüsü: Bütün hacı ve umreciler Hill ve Harem bölgeleri açısından eşittirler. Mekki olanlar hacda mutlaka Arafat’a çıkmak zorundadır ki orası da Hill bölgesidir. Afakî olan da, mikatî olan da hac ve umre için Hill bölgesinden gelir. Mekki olan da aynı şekilde umre için Hill bölgesine çıkar. Bu konuda bazı ilim ashabı ihtilaf etti. Subülü’s-Selam’da San’ani, Muhib et Taberi’nin “Mekke’yi umre için mikat mahalli kılan bilinmiyor” sözüne karşılık şöyle der: Nebi (sallallahu aleyhi ve sellem), İbni Abbas (radiyallahu anh)’in hadisinde Mekke’yi umre için mikat kılıp şöyle buyurmuştur: “Hatta Mekke ehli Mekke’de ihrama girer.” Bu hadis hac ve umre konusunda lafız itibarıyla geneldir. Bunu ancak bir delille has kılmak mümkün olur. İmam Buhari sanki bu görüşe meyletmiştir, çünkü Sahih’inde “Hac ve umrede Mekke ehli için Hill bölgesi babı” diye bir bölüm açmıştır.

Nebi (sallallahu aleyhi ve sellem)’ in Hz. Aişe (radiyallahu anh)’ya Te nim’den ihrama girmesini emretmesi, Hz. Aişe’nin kalbinin mutmain olması içindi ki, tıpkı Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’in diğer hanımı gibi Hill bölgesinde ihrama girip umresini tamamlamasını sağlamaktaydı. İbni Abbas (radiyallahu anh)’in sözüne gelince… Mevkuf bir eser olup merfudan daha kuvvetli olamaz.

Mekkî olan biri Harem bölgesinde ihrama girerse ihrami gerçekleşir, ancak iki durum meydana gelir.

1- Tavaftan önce Hill bölgesine çıkmalı, umrenin amellerine başlamalı, sonra Mekke’ye girip tavaf etmeli, say yapıp saçını keserek ihramdan çıkmalıdır. Bu durumda hiçbir şey gerekmez.

2- Hill bölgesine çıkmaması ve tavaf edip say yaparak traş olmasıdır ki bunda iki görüş vardır:

Birinci Görüş: Caizdir ve umresi sahihtir. Çünkü umrenin bütün rükünlerini yapmıştır. İhrama mikattan girmeyi terk ettiği için kurban kesmesi gerekir. Hacda mikatın dışından ihrama girilmesi gibi. Bu Ebu Hanife, Ebu Sevr, İbnu’l Munzir, İmam Ahmed ve İmam Şafiî’nin görüşüdür.

İkinci Görüş: Umresi sahih olmaz. Bilakis hacının, Hill ve Harem bölgelerini şart koşması gibi şart koşarsa olur. Bu da Şafiilerin ve Hanbelilerin ikinci görüşleridir. İlk görüşe göre, umrenin amellerinden ayrıldıktan sonra ihramlıya ihramla ilgili yapılması haram olan şeyi yaptığı için kurban gerekir.

İkinci görüşe göre, o kişi hâlâ ihramlı durumundadır. Eğer traş olmuşsa traş fidyesi vermelidir ve aynı şekilde yasaklardan ne yapmışsa fidyesini vermesi gerekir. Bu hal üzereyken eşiyle ilişkiye girerse iki mesele ortaya çıkar:

1- Mesele: Umresi fasid olur. O umrede kalır, umreyi ifsad ettiği için kurban kesmesi gerekir ve Hill bölgesine çıkarak umreyi kaza etmelidir. Bu, Hanbelilerin ve Şafiîlerin bir görüşüne göredir

2- Mesele: Umresi fasid olmaz, çünkü o ihramdan çıktığına inandığı için eşiyle ilişkiye girmiştir. Bu durum, unutarak ilişkiye girenin durumu gibidir. Şafiilerde ikinci görüş ise “unutan kişinin cima etmesi umresini ifsad etmez” görüşüdür.