Haccın Farzları Nelerdir? Haccın Farz Olmasının Şartları

haccın farzları

Haccın Farzları 

İslamın 5 şartından biri olan Hac ibadeti ile ilgili en çok merak edilenlerden biri de Haccın farzlarıdır. Haccın farzları ile ilgili en çok merak edilenler ve sorulan sorular ise aşağıdaki gibidir.

  • Haccın 3 tane farzı nedir?
  • Haccın farzları neler?
  • Haccın farzı kaçtır?
  • Haccın farz olmasının şartları

Bu yazımzıda hem  Haccın farzlarını hem de Haccın farz olmasının şartlarını detaylı bir şekilde anlatacağız.

Haccın Farz Olmasının Şartları

Hac, ancak beş şartla kişiye farz olur. Bu şartlar şunlardır:

  • Müslüman olmak,
  • akıllı olmak,
  • büluğ çağına ermek,
  • hür olmak
  • güç yetirebilmek.

Kafirler dinin şartlarını yerine getirmede sorumlu olmadıkları için hac yapmaları gerekmez; Müslüman olmak şarttır.

Deliler ve büluğa ermemiş çocuklar Ali bin Ebi Talib (radıyallahu anh)’dan gelen hadisi şerife göre mükellef değiller. Hadiste Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

“Kalem üç kişiden kaldırılmıştır; uyanana kadar uyuyandan, büluğ çağına erene kadar çocuktan , aklı başına gelene kadar da deliden.”

(Ebu Davud, İbni Mace. Tirmizi, “hasen-hadis” demiştir)

Köleye hac farz değildir. Çünkü o, mal sahibi olamaz, bilakis kendisi ve malt, efendisine aittir. Hac da bir zaman dilimini kapsadığından ve o sürede köle, efendisinin haklarına bağlı olduğu için efendisinin zamanı zayi olur. El Mugni’de İbni Kudame şöyle diyor:

“Şayet çocuk ve köle hac yaparlarsa hacları sahih olur, ancak zimmetlerindeki hac farizası düşmez.”

El Mecmu’da İmam Nevevi şöyle diyor: Ümmet, kölenin hac yapmasına gerek olmadığı üzere icma etti. Çünkü onun menfaatleri efendisinin hakkıdır. Köle buna güç yetiremez, ancak efendisinin izni olsa da, olmasa da yapacağı hac sahih olur.

Güç yetirmenin şart olmasının delili, Allah (azze ve celle)’nin şu kavlidir:

“Yoluna güç yetirenlerin Beyt’i (Kabe’yi) haccetmeleri Allah’ın insanlar üzerindeki hakkıdır.”

(Al-i İmran, 97) Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem),

“Haccı gerektiren şeyler nedir?” diye sorulduğunda “azık ve binektir.” buyurmuştur. (Tirmizi, “hasen-hadistir” demiştir.)

Alimlerin Güç Yetirme Konusundaki Görüşleri 

Hanefilere göre:

1- Azık ve binek

Bu da kişinin haccı eda etmesi için binekli olarak gidiş ve gelişine yetecek kadar mala sahip olmasıdır. Kişinin yürümeye güç yetirip insanlardan dilenme âdeti varsa hac ona farz değildir. Kişi minnet duyacağı ve duymayacağı kimseler tarafından azık ve binek temin etmeden haccı yapamıyorsa, hac kendisine farz değildir. Mekke ehli ve civarında olanlara binek şart değildir. Bilakis ağır bir meşakkatle karşılaşmadıkça hac onlara farzdır.

2- Beden sağlığı

Hac; hasta, sakat, kör, binek üzerinde sabit duramayan yaşlı, mahkum ve zalim yönetici tarafından engellenen kişilere farz değildir.

3- Yol güvenliği

Denildi ki: Yol güvenliği haccın farz olmasının şartlarındandır. Başka bir görüşe göre ise haccın eda şartlarındandır. Kadınlarla ilgili kısım iki türlüdür:

Birincisi: Kadının yanında eşi veya mahremi olmalıdır, aksi takdirde hac farz olmaz.

İkincisi: Talak ya da vefattan dolayı iddet içinde olmamalıdır.

Malikilere göre:

Güç yetirme. Maliki mezhebinin meşhur görüşüne göre; kişinin, mal ve can güvenliğiyle beraber yolculuk sıkıntılarının dışında büyük, ağır bir meşakkat olmadan yolculuğu tamamlayabilmesidir. Azak ve binek şart değildir. Kişi yürüyerek yolculuk yaparken azığını temin edebileceği terzilik, marangozluk gibi bir mesleği varsa, hac ona farz olur.

İmam Malik, Muhammed’in kitabında ve Eşheb’in işitmesi üzere “yoluna güç yetiren” ayeti hakkında “Bu azık ve binek midir?” diye sorulunca, “Vallahi hayır, bu değildir, bu, insanların güç yetirebilmesidir. Bazısı azık ve binek bulup yolculuğa güç yetiremez, bir başkası ayakları üzere yürüyerek gidebilir. ‘Yoluna güç yetiren’ ifadesin den bunu daha açık bir şekilde hiçbir şey belirtemez.” der.

Şafiilere göre:

Güç yetirmek beş şeye bağlıdır. Bunlar, azık, binek, beden sağlığı, yol güvenliği ve yolculuk imkanıdır.

Azıkta kişiye gidişinde ve dönüşünde ihtiyaç duyduğunun fazlası ve bakmakla yükümlü olduğu kişilerin yiyeceği ve giyeceğini bulundurması şart koşulmuştur. İhtiyaç duydukları ev ve hizmetçiler de buna dahildir. Binekte ise binek ya da bineğin fiyatının bir misli bulunmalıdır, aksi takdirde haccın farziyeti ondan düşer.

Yol güvenliğinde; can, mal ve eşya güvenliği şarttır. Aynı zamanda yol üzerinde azığın, suyun bulunması ve yolun güvenli bir yol olması da şart koşulmuştur.

Beden sağlığında; kişinin meşakkatsiz bir şekilde binek üzerinde durup rahatça yolculuk edebilmesi şarttır.

Yolculuk imkanı ise; kişinin bu şartlara sahip olduktan sonra hacca gidip gelebilmesi için yeterli zamanının bulunmasıdır.

Hanbelilere göre:

Güç yetirebilmek, azık ve bineğe sahip olmaktır. Azıkta şart olan, kişinin gidip dönene kadar ihtiyaç duyduğu yiyecek, içecek ve giyeceğe ya da bunları asıl değerleriyle satın alabilecek kadar paraya sahip olmasıdır. Satın almaya muhtaç olduğu eşyalar, malına zarar verecek kadar fiyatları yükselmişse almasına gerek kalmaz. Böylece hac farizası da kendisi için gerekli olmaz.

Binekte şart olan, kendisi için uygun olan, satın alabileceği veya kiralayabileceği bir binek olmasıdır. Bineği olması, namazı kısaltma mesafesi ve üstü olan yolculuklara özeldir.

İbni Kudame, el Mugni’de şöyle demiştir: Bu konudaki rivayet, iki şartta ihtilaf etmiştir. Bunlar da, yolda düşman ve benzeri bir engelin bulunmaması ve bu şartları tamamlayıp gidip gelebilmek için uygun zamanın bulunmasıdır ki, bunlar haccın farz olmasının şartlarıdır.  Bu şartlar olmazsa farziyet de olmaz. Bu, Ebu Hanife ve İmam Şafiî’nin görüşüdür. Bir rivayete göre de bunların ikisi farz olan şartlar değil, yola çıkış için koşulan şartlardır.

Bir güç yetirme çeşidi de haccı bir başkası ile yapmaktır. Kişinin, iyileşme ihtimali olmayan bir hastalığı varsa ya da çok yaşlıysa ve yeteri kadar malı varsa kendi yerine bir başkasını görevlendirip haccı yaptırır.

Bu, İmam Şafiî’nin, Ebu Hanife’nin ve Ahmed bin Hanbel’in görüşüdür.

SÖZÜN ÖZÜ:

Haccın farz olması için beş şart vardır. Bunlar; müslüman olmak, akıllı olmak, buluğ çağına ermek, hür olmak ve güç yetirebilirmektir. Güç yetirebilmek; azık, binek, yol güvenliği, beden sağlığı ve yolculuk yapma imkanını içerir. Yolculuk yapma imkanı ise haccı eda edebilmek için yeterli zamanı, haccı eda etmede engelleyici siyasî, nizamî ve malî bir engel ve şart bulunmamasını gerektirir.

Aynı zamanda bazı İslam beldelerinin şart koştuğu belirli bir sayının ya da kur’a ile sayıyı sınırlamak, ilk başvuranları alıp sonrakileri almamak, mali şartlar koymak gibi durumlarda kişi güç yetiremez sayılır ve hac bu  sebeplerden dolayı farziyetten düşer.

Hac için Güç Yetirme Bir Başkasının Mal veya Borç Vermesi ile Gerçekleşir mi? 

İbni Kudame, el Mugni’de şöyle diyor. Kişiye akraba veya yabancı birinin azık, binek ya da bunların değerinde olan bir mali vermesiyle bu kişi hacca güç yetirmiş sayılmaz. İmam Şafiî’ye göre; kişinin oğlu, hac için gerekli olan masraflarını karşılarsa ona hac farz olur. Çünkü o kişinin elde ettiği imkan minnete yer bırakmayan bir imkan olup ondan dolayı kişiye bir zarar ulaşmaz. Böylece hac o kişiye farz olur. Tıpkı azığa ve bineğe sahipmiş gibi değerlendirilir.

Ben de derim ki: Doğru olan budur. Nebi (sallallahu aleyhi ve sellem)’in “kişinin yediği en temiz yiyecek, kendi eliyle kazandığı ve çocuğunun kazandığıdır” (Ahmed, Ebu Davud, İbni Mace, Tirmizi, “hadis hasensahihtir” demiştir.) hadisi ile “sen ve malin babana aitsiniz” (Ahmed, Ibni Mace) hadisi bunu ifade eder.

 

Şafiîlere göre, zikredilen güç yetirme, sebepleri ve aletleri kullanabilme gücüdür. Bunları kullanabilmek, bunlara sahip olma şartını gerektirmez. Bunlara sahip olma şartı, bunları kullanabilmeyi sağlayamayabilir. Bundan dolayı sahip olma ve kullanabilme, taharet babında teyemmümü caiz kılmayı men ettiği gibi burada da aynı şekilde men eder. Hanefiler de Hanbeliler gibi azık ve bineği haccın farz olma şartlarından kabul ettiler.

Kişinin minnet duyacağı veya duymayacağı kişiler tarafından kendisine verilecek azık ve binek, haccı ona farz kılmaz.

Dediler ki: Sebepleri ve aletleri kullanabilmek, güç yetirmeyi ifade etmez. Çünkü kullanılacak eşyanın sahibi, kullanacak kişiye tasarruf hakkı vermeyebilir. Buna engel olma hakkı, eşyayı mutlak olarak kullanabilme yetkisini kaldır. Şafiilere ve başkalarına göre; mal sahibi, kişinin çocuğu değilse, ister akrabası olsun ister yabancı olsun, bunu kabul etmesi doğru olmaz. İhtimal ki kendisine minnet duyulacağı ve malın karşılığı istenebileceği için bu durum kişiye zarar verebilir.